Ayet-i Kerime
أستعيذ بالله بِسم الله الرحمن الرحيم
يا أيها الذين آمنوا اتقوا الله حق تقاته ولا تموتن إلا وأنتم مسلمون.102
واعتصموا بحبل الله جميعا ولا تفرقوا واذكروا نعمة الله عليكم إذ كنتم أعداءً فألف بين قلوبكم فأصبحتم بنعمته إخواناً وكنتم على شفا حفرة من النار فأنقذكم منها كذلك يبين الله لكم آياته لعلكم تهتدون.103
ولتكن منكم أمة يدعون إلى الخير ويأمرون بالمعروف وينهون عن المنكر وأولئك هم المفلحون.104
ولا تكونوا كالذين تفرقوا واختلفوا من بعد ما جاءهم البينات وأولئك لهم عذاب عظيم.105
كنتم خير أمة أخرجت للناس تأمرون بالمعروف وتنهون عن المنكر وتؤمنون بالله إلخ.110
Ali İmran S. 63-65
Hadis-i Şerif
من رأى منكراً فليغيره بيده فإن لم يستطع فبلسانه فإن لم يستطع فبقلبه وذلك أضعف الإيمان. (مشكاة الأنوار)
من دلّ على خيرٍ فله مثل أجر فاعله (صحيح مسلم)
من سنّ في الإسلام سنّة حسنة فله أجره وأجر من عمل بها من بعد ومن سنّ في الإسلام سنة سيّئة كان عليه وزره ووزر من عمل بها من بعد من غير أن ينقص من أوزارهم شيء. (صحيحان)
من دعى إلى الهدى كان له من الأجر مثل أجور من تبعه لا ينقص ذلك من أجورهم شيئاً. ومن دعى إلى ضلالة كان عليه من الإثم مثل آثام من تبعه لا ينقص من آثامهم شيئاً. (مسلم عن أبي هريرة)
تعلموا العلم فإن الله تعالى جعل تعلمه حسنة، وطلبه عبادة، ومدارسته تسبيحاً. والبحث عنها جهاد، وتعليمه صدقة، وبذله لأهله قربة إلى الله.
عليكم بمجالسة العلماء، واستماع كلام الحكماء، فإن الله تعالى يحيي قلب الميت بنور الحكمة كما يحيي الأرض الميت بالماء المطر.
سيأتي زمان على أمتي يفرون من العلماء والفقهاء كما يفر الغنم من الذئب. ثم يأتي بهم بلاء: (الأول) السلطان الظالم، (والثاني) يرفع الله البركة عن رزقهم، (والثالث) يخرجون من الدنيا بغير الإيمان، نعوذ بالله تعالى.
Menkıbeler
Tenbih’ul Ğafilin Mukatil b. Süleyman’dan rivayet ediyor:
Bir gün Musa (as) şöyle münacaat etti:
- “Ya Rabbi, levhalarda bir ümmet buldum, onlar hem şefaat ederler ve hem de şefaat olunurlar. Onlar benim ümmetim olsun.” Hz. Allah cevaben: “Ya Musa, onlar Muhammed ümmetidir.”
- “Ya Rabbi, levhalarda bir ümmetten bahsediliyor, onların hatalarına günlük beş vakit kefaret olacak. Onlar benim ümmetim olsun.” Hz. Allah: “Ya Musa, o ümmet benim son peygamberim Muhammed (as)’ın ümmetidir.”
- “Ya Rabbi, bir ümmet gelecek onların tahareti hem su ve hem de toprak ile olacak. Onları bana ümmet eyle.” Hz. Allah: “Onlar Ümmet-i Muhammed’dir.”
- “Ya Rabbi, dalaletle, bid’atla ve şaşı Deccal’la mücadele edecek bir ümmet gelecekmiş. Nasibette onlar bana ümmet olsun.” Hz. Allah: “Ya Musa, onlar Muhammed (as) ümmetidir.”
- “Ya Rabbi, aldıkları sadakaları ve kurbanları yiyebilecek1 bir ümmeti levhalarda keşfettim. Onlar benim ümmetim olsun.” Hz. Allah: “Onlar Ümmet-i Muhammed (as) olacak.”
- “Ya Rabbi, bana verdiğin levhalarda gördüm ki bir ümmet gelecek, onlar iyi bir şeye niyet etse yapmadığı halde niyeti için bir sevap alacak, yaparsa en az on, hatta bire 700 veya daha fazla sevab kazanacak; kötü bir şeye niyetlense yapmadığı sürece günah yazılmayacak ama yapıncada sadece bir derece günah yazılacak. O ümmet benim olsun.” Hz. Allah: “Ya Musa, o ümmeti Muhammed (as)’a vereceğim.”
- “Ya Rabbi, hiç hesaba çekilmeden 70bin kişinin cennete gireceği bir ümmet gelecek yazıyor Tevrat’ta. Onlar benim ümmetim olsun.” Hz. Allah: “O ümmet Ahir zaman peygamberi Hz. Muhammed (sav)’ın ümmeti olacaktır.”
Bu konuşmadan sonra Musa (as) o son peygambere ümmet olmayı temenni etti. Hz. Allah bu talebine karşılık şöyle vahyetti:
أستعيذ بالله: يا موسى إني اصطفيتك على الناس برسالاتي وبكلامي فخذ ما آتيتك وكن من الشاكرين. ومن قوم موسى أمة يهدون بالحق وبه يعدلون.
“Ya Musa, seni kelimim kılmakla ve sana risalet vermekle seni insanlar arasından seçtim. Sana verdiklerimi al ve haline şükret. Senin ümmetinden de gerçek hidayeti bulup adaleti gözetenler var.”
Bu cevabı alan Hz. Musa haline razı oldu.